alisapanca60@hotmail.com GSM: 0543 859 42 31- 0539 516 91 76 İSTANBUL/AVRUPA YAKASI
24 Ocak 2014 Cuma
SOLUNUM SİSTEMİMİZ
SOLUNUM SİSTEMİ
Solunum sistemini oluşturan organlar içerisinde, burun (boşluğu), pharnyx, laraynx, tranchea, bronchus'lar ve her iki akciğer vardır. Bu sistem aşağıdaki gibi ikiye ayrılır.
■ Üst solunum yolları = Burun (boşluğu)
Pharynx (Yutak)
■ Alt solunum yolları = Larynx
Trachea
Bronchus'lar
Pulmo (Akciğer)
Solunum, dışarıdan alınan hava içindeki oksijen ile, vücuttaki karbondioksitin karşılıklı olarak değiştirilmesidir. Bu değişim akciğerlerin alveollerinde meydana gelir. Dışarıdan alınan hava, geçmiş olduğu yollar içinde ısıtılır, temizlenir ve gereği kadar da nemlendirilerek akciğerlere kadar gelir. Ancak; bu solunum yolları içerisinde yer almış bir organ daha vardır ki(larynx), aynı zamanda sesin oluşumu ile ilgili önemli bir yapıyı da oluşturur. Öte yandan,burun boşluğu ise sadece dışarıdan alınan havanın ısıtılması veya temizlenmesi ile ilgili olmayıp, aynı zamanda koku alma işleminin de yapıldığı yer olarak fonksiyon görür.
Ağız boşluğu (cavum oris) sindirim sisteminin bir başlangıcı olmasına rağmen, aynı zamanda insanlarda solunum sisteminde de faydalanılan bir organdır. Ayrıca konuşma fonksiyonunu, bir başka deyişle sesin oluşması görevini üstlenen bir organdır
SİNDİRİM SİSTEMİ (Systema digestorium)
Organizmanın canlılığı için gerekli gıdanın dışarıdan alınması, ilgili yerlere iletilmesi ve belli
yerlerde birtakım değişikliklere uğratılması gerekmektedir. Gıda maddelerinin değişikliklere uğratılarak (kimyasal, fiziksel ve biyolojik) sindirilmesi işlemi, değişik kademelerde ve birbirlerini bu fonksiyon içerisinde tamamlayan organların bir araya gelişi ile mümkün olabilir.
Bunun için aynı işe yönelik olmak üzere, değişik organlar biraraya gelerek sindirim sistemini(systema digestorium) oluşturmuşlardır. Bu sistem, birbirlerini tamamlayan bölümler halinde; ağız boşluğu, yutak, yemek borusu, mide ve barsaklar olmak üzere ayrılır. Bunlara ek olarak karaciğer ve pankreas, sindirimde önemli görevler yüklenmiş salgı bezleri olarak fonksiyon görürler.
AĞIZ BOŞLUĞU (Cavitas oris)
Sindirim apereyinin başlangıç kısmı ağız boşluğudur. Ağız boşluğunun duvarları; yanda yanaklar, önde dudaklar, yukarıda sert ve yumuşak damak, tabanda ise dil ve ağız tabanı kaslarından oluşur. Önde ağız açıklığı (rima oris) ile dışarıya, arkada yutak darlığı (isthmus faucium) ile yutağa bağlantı sağlayan bu boşluk, bütün olarak cavitas oris adı ile belirtilir. Ancak bu büyük boşluk, diş kemerleri ve dişler ile yeniden ikiye ayrılır. Buna göre dudaklar ve yanaklar ile diş kavisleri arasında kalan dar aralığa vestibulum oris, diş kemerleri ve dişlerin ardından yutağa kadar uzanan geniş aralığa ise cavitas oris propria adı verilir. Arkadaki büyük boşluğu yutağa bağlayan isthmus faucium denilen darlık, yukarıdan küçük dil (uvula), yanlardan ise küçük dilden aşağıya doğru uzanan iki çıkıntılı kemer tarafından (arcus palatoglossus ve arcus palatopharyngeus) kuşatılır. Bu iki çıkıntı arasındaki boşlukta ise,yutağın yan duvarlarına isabet etmek üzere bademcikler (tonsilla palatina) yer almıştır. Cavitas oris propria'nın tabanı arkada, dil kökü tarafından yapılır.
Bademcik = Tonsilla palatina
Bademcik ağız boşluğu ve yutak arasında yer alır. Her iki yanda birer tane olmak yer alan bademcikler, limfoit organladır. Bulundukları yerde kendilerine ait birer çukur içersindedirler (fossa tonsillaris). Bu çukur önden arcus palatoglossus ve arkadan ise arcus palatopharyngeus tarafından sınırlanmıştır.
Bu mukoza çıkıntıları (kıvrımları) damaktan, dile ve yutak yan duvarlarına uzanan yapılar halinde oluşmuşlardır.
YUTAK (Pharynx)
Yutak, bulunduğu yer itibariyle hem solunum ve hem de sindirim sistemlerini ilgilendiren bir organdır. Bu yapı hakkında gerekli bilgiler daha önce solunum sisteminde verilmişti.
YEMEK BORUSU (Oesophagus)
Ağız boşluğu ile mide arasında bağlantıyı sağlayan, kas yapılı boru şeklinde bir organdır. İç yüzü ince bir mukoza örtüsü ile döşenmiştir. Mukozada bulunan salgı bezleri, burasının ıslaklığını ve kayganlığını sağlar. Yemek borusu sadece bir geçiş yolu olarak fonksiyon görür. Boyu yaklaşık 25 cm kadardır. Boyun, göğüs ve karın olmak üzere üç bölüme ayrılır.
Yemek borusu, uzunluğu içinde üç yerde darlık gösterir :
■ Üst darlık : Başlangıç yerinde, farenksin hemen altındadır.
■ Orta darlık : Trachea'nın ikiye ayrıldığı yer hizasındadır.
■ Alt darlık : Diaphragma'yı geçtiği yerdedir.
Bunlar içinde en dar olan yeri, üst darlıktır. Burasının çapı yaklaşık 14-15 mm kadardır. Mideye ulaşmak için yapılan sonda uygulamasında yemek borusunun darlıkları unutulmamalıdır. Buralar pratik bakımdan önemlidir.
Yemek borusunun duvar yapısı içindeki kas tabakası özellik gösterir. Kas liflerinin uzanışlarına göre, kas katı iki ayrı tabaka halinde düzenlenmiştir. İçte dairesel (sirkuler), dışta ise uzunluğuna (longitudinal) devam ederler. Histolojik (ince yapı) olarak ise, üst kısımlar çizgili kas yapısındadır. Bu yapı ortalarda yavaş yavaş düz kas yapısına dönüşür ve alt bölümde ise tamamen düz kas özelliğini kazanır. Kas yapısının çeşitliliği, innervasyon ve fonksiyon bakımından önemlidir. Nitekim, yutak borusunun üst kısımlarında kasılmalar daha çabuk, aşağılarda ise yavaş meydana gelir.
MİDE (Ventriculus)
ünüm ortay koyar. Bu bakımdan çeşitli şekillerde tarif edilebilir. Yemek borusu ile barsakların ilk kısmı arasında bulunur ve bir bakıma sindirime hazırlanan gıdaların depo edildiği yer olarak görev yapar. Genel olarak dolu bir mide, olta iğnesine benzetilir. Ancak, yaşa ve cinse göre de midenin şeklinde değişiklikler görülür. Ağızda parçalanarak küçük bölümlere ayrılan ve tükrük ile yumuşatılan gıdalar, yemek borusu ile mideye aktarılır. Burada toplanan gıdalar bir süre daha belirli işlemlere tabi tutulur ve daha sonra belirli aralıklar ile barsağın birinci kısmına aktarılır.
Midenin iki açıklığı vardır. Yemek borusunu mide ile birletiren açıklığa (bölüme) cardia denir. Barsağın başlangıç kısmı ile birleştiren açıklığa (bölüme) ise pylorus (ostium pyloricum) adı verilir. Pylorus sıkı oluşmuş sirküler kas liflerinden meydana gelmiştir (musculus sphincter pyloricus). Dış görünüşüne göre mide üç kısma ayrılır. Bu bölümler; fundus, corpus ve pars pylorica adını alır. Midenin iki yüzü ve iki kenarı bulunur. Normal olarak soldan sağa doğru bükülmüş bir durum gösterir. Bu durumda ön duvarı öne ve biraz yukarıya, arka duvarı ise aşağıya ve arkaya bakar. Midenin kardia ve pilor kısımlarını birleştiren sağ kenara, küçük kenar (curvatura ventriculi minor) denir. Daha uzunca olan sol kenara ise, büyük kenar (curvatura ventriculi major) adı verilir. Midenin ana bölümü korpus kısmıdır. Bu bölümün yukarıya doğru kubbe şeklinde yapmış olduğu çıkıntılı kısım diaphragma'nın altına sokulmuştur. Buraya fundus adı verilir. Gıdaların yutulması sırasında alınan hava, midenin fundus kısmında toplanır. Mide korpusunun alt kısmı gittikçe daralır. Burası özel bir yapı kazanmış olan pylorus kısmıdır. Düz kas liflerinden medana gelmiş kuvvetli bir duvara sahiptir. Pylorus kısmının pankreas ve karaciğer ile yakın komşulukları vardır.
Midenin iç yüzü ince bir mukoza örtüsü tarafından döşenmiştir. Bu örtü içinde midenin önemli salgı bezleri bulunur. Boş durumda olan bir midenin mukozasında uzunluğuna birtakım çıkıntılar oluşur. Dolu olan midede bu kıvrımlar kaybolur. Küçük kenara isabet eden yerde bu kıvrımlar kenar boyunca kesintisiz devam ederler ve aralarında geniş boşluklar oluştururlar. Bu boşluklara mide caddesi adı verilir.
Mide içinde emilime hazır hale getirilen gıda maddesi, buradan pylorus yolu ile duedonum'a aktarılır. Bunun için midenin pylorus bölümünde peristaltik hareketler yapılır. Midenin duvar yapısı içinde kas tabakası, değişik yönde uzanan kas liflerinden meydana gelmiştir ve midenin özel hareketlerine imkan sağlar. Kas lifleri; sirküler, uzunlamasına ve oblik yönlerde uzanırlar. En dışta uzanluğuna devam eden (longutidinal) kas lifleri bulunur. Bu lifler yukarıda özofagus'tan başlar ve mide üzerinden duedonum'a kadar devam ederek, barsak yapısında da yer bulurlar. Uzunluğuna devam eden bu liflerin altında sirküler kaslar ve en içte ise oblik kas lifleri yer alır. Oblik kas lifleri midenin fundus kısmından başlayarak pylorus'a kadar devam ederler. Liflerin uzanış yönleri ve oluşturdukları kas tabakalarının durumları, mide hareketleri bakımından önemlidir. Çünkü midenin çeşitli hareketleri, duvar yapısındaki kas liflerinin uzanış özellikleri ile sağlanır (peristaltik hareketler).
Yaklaşık olarak her 15-20 saniyede bir olmak üzere midenin yemek borusu ile birleştiği yerden (cardia) başlayan bir peristaltik hareket, aşağıda pylorus'a kadar devam eder. Fakat, her peristaltik hareketin pylorus'a gelmesi ile midenin pylorus'u (ostium pyloricum) açılmaz. Burasının açılması ve midede emilime hazır hale getirilmiş olan gıdanın duedonum'a aktarılması, barsak mukozasından gelen kimyasal bir uyarı sonucu refleks ile sağlanır.
İNCE BARSAK (İntestinum Tenue)
İnce barsaklar midenin pylorus kısmından başlayıp, kalın barsaklara kadar uzanırlar. Yaklaşık olarak 6 metre kadar uzunluğa sahip bir sindirim organıdır. Bu uzunluk taze kadavralar için geçerlidir. Canlılarda barsak yapısındaki kasın tonusu nedeni ile 3-4 metre kadar bir uzunluk gösterir. Hemen bütün uzunluk boyunca, ince yapıdaki bir örtü (periton) içinde yer alır. Bu örtü ile sarılmış olan barsak, yelpaze şeklinde bir yapılaşma ile karın arka duvarına asılmış durumdadır. İnce barsağın kan damarları, sinirleri ve limfa yolları bu ince örtü içinde gelirler. Barsak boşluğunun (lümen) çapı yukarılarda daha geniş olup 3-4 cm kadardır. Aşağılarda ise 2-3 cm civarındadır. İnce barsağın iç yüzünde, barsak boşluğuna doğru çıkıntı yapmış,sirküler tarzda mukoza plikaları görülür. Bunlara plicae circulares adı verilir. Bu yapılar barsak yüzeyinin genişlemesini sağlarlar. Bu çıkıntıların yanısıra, daha ince yapıdaki uzantılara ise villi intestinales denir. İnce barsak mukozasında önemli salgı bezleri ve küçük limfa düğümcükleri de bulunur.
İnce barsak uzunluğu boyunca üç bölümde ele alınır. Bu bölümler şunlardır :
■ Duodenum
■ Jejunum
■ İleum
Duodenum (Onikiparmak Barsağı)
İnce barsağın mideden sonra gelen ilk kısmıdır. Yaklaşık boyu 25-30 cm kadardır ve "C" harfi şeklinde görülür. Açıklığı sola doğru olmak üzere bir büklüm yapar. Başlangıç kısmı hafif şişkincedir ve bulbus adını alır. Üst bölüm, inen bölüm, yatay bölüm ve çıkan bölüm olmak üzere dört kısımda incelenir. Hemen bütün bölümler arka yüzden önemli oluşumlar ile komşuluk yaparlar. İnen bölümün arka yüzüne pankreas ve safra kesesi kanalları birleşerek açılırlar. Bazen ayrı ayrı da açıldıkları görülür. Açılma yerinde uzunluğuna bir mukoza çıkıntısı meydana gelir. Buna plica longitudinalis duodeni adı verilir. Duodenum, yaklaşık olarak solda ikinci lumbal vertebra hizasında hafif bir kıvrım yaparak, ince barsağın jejunum bölümü ile devam eder.
Jejunum
İnce barsağın duodenum'dan sonra gelen kısmıdır. İki yapraktan meydana gelmiş olan bir periton örtüsü ile (mesenterium) karın arka duvarına asılmış durumdadır. Kendisi ile birlikte bu periton yaprakları arasında, ince barsağın üçüncü kısmı da bulunur. Kesin bir sınır göstermeden ileum ile devam eder.
İleum
Jejunum'un devamı şeklindedir. Bu iki bölüm arasında kesin bir sınır yoktur. Ancak bazı yapısal farklılıklar ile birbirlerinden ayrılırlar. Örneğin; jejunum, ileum'a göre daha kalın bir duvar yapısına sahiptir.Aynı zamanda, kan damarlarından daha zengin olan jejunum biraz daha kırmızı görülür. İleum'un sonlanma yerinden bazen 60 cm kadar yukarıda barsak duvarından oluşmuş bir yapıya rastlanır. Bu durum yaklaşık %2 vakada görülür. Yapının bir fonksiyonu yoktur. Fakat bazen iltihaplanması veya karın iç duvarına tutunması ile barsak düğümlenmesine yol açabilir.
İleum kapak yapıda bir oluşum ile kalın barsağa açılır. Bu kapağa valva ileocaecalis (Bauhin) adı verilir. Bu birleşme yeri karnın sağ alt bölümünde ve fossa iliaca dextra'dadır.
KALIN BARSAK (Intestinum crassum)
Karın boşluğunun büyük bölümü ince barsak tarfından doldurulmuştur. Kalın barsak, ancak bir çerçeve gibi bu yapıyı dışarıdan kuşatacak şekilde yer alır. Kalın barsağın toplam uzunluğu yaklaşık 120-150 cm kadardır. Caecum, colon ve rectum olmak üzere üç bölümde incelenir. Kalın barsak duvarının dış yüzü, ince barsakta olduğu gibi düz bir yapı göstermez. Yer yer boğumlar halinde bir yapılaşma vardır. Bu boğumlara haustra coli adı verilir. Kalın barsak iç yüzünde ise bu boğumlar, yarım ay şeklinde oluşmuş mukoza çıkıntıları ile birbirlerinden ayrılmışlardır (plicae semilunares coli). Bu çıkıntıların yerleri sabit değildir. Peristaltik hareketlere uygun olmak üzere, bir yerde kaybolur, diğer bir yerde tekrar meydana gelirler. Kalın barsak duvarının yapısında bulunan düz kas lifleri, her yerde eşit olarak
dağılmamışlardır. Aksine, bu kas lifleri barsak duvar yapısı içinde üç ana yerde toplanarak, barsak boyunca uzanan sağlam yapıda üç şerit oluştururlar. Bunlara teniae coli adı verilir. Bu, biraraya toplanmış kas liflerinin oluşturdukları yapılar, appendix vermiformis'ten başlayıp rectum'a kadar devam ederler. Ancak appendix'te tenya bulunmaz. Kalın barsak iç yüzeyini döşeyen epitel, çok miktarda kadeh hücreler ihtiva eder. Bu hücreler koyu ve müköz salgı yaparlar. Böylece kalın barsakta bulunan sindirim artıkları, sürtünme yapmadan, kolayca dışarıya atılabilir.
Caecum
Kalın barsağın, ince barsak ile birleştiği yerin altında kalan kısmıdır. Barsak duvarında mey- dana gelmiş kör bir çıkıntı halindedir. Karın boşluğunun sağ alt kısmında yer alır. Yaklaşık 6- 7 cm kadar boyundadır ve kalın barsağın hemen hemen en geniş kısmını oluşturur. Bu kısmın arka yüzünde solucan görünümünde, boyu yaklaşık 7-12 cm kadar olan bir çıkıntı daha vardır. Buna appendix vermiformis adı verilir. Appendix limfoid bir organ olarak kabul edilir ve hatta bunun için "barsak bademciği" adı dahi verilir. Lokalizasyonu caecum'un değişik yerlerinde olabilir. Bu durum özellikle appendix iltihaplarında önem kazanır.
Colon
Bu kısım kalın barsağın caecum'dan sonra gelen bölümüdür. Kendi içinde :
■ Colon ascendens = yükselen kolon
■ Colon transversum = enine kolon
■ Colon descendens = inen kolon
■ Colon sigmoideum = "S" şeklindeki kolon
olmak üzere dört bölümde ele alınır. Bütün bu bölümler sanki bir resim çerçevesi gibi, ince barsak kıvrımlarını dışarıdan kuşatmış durumdadır. Bölümlerin bazıları karın arka duvarına yapışmış halde iken, bir kısmı da periton örtüsü içinde bulunur. Son kısım olan colon sigmoideum, rectum ile devam eder.
Rectum
Kalın barsağın son bölümüdür. Aşağıya ve biraz da arkaya doğru devam ederek anüs ile sonlanır. Ön yüzden, erkeklerde mesane, kadınlarda ise uterus ve vagina'nın arka kısmı ile komşuluktadır. Rectum'un şişkince olan alt kısmına ampulla recti denir. Burada, dışarıya atılmak üzere, barsaktaki artık maddeler toplanır. Kalın barsağın diğer bölümlerinde görülen haustra ve teniae'lara burada rastlanmaz. Duvar yapısı içinde, hem uzunluğuna ve hem de sirküler kas tabakası iyi şekilde gelişmiştir. Özellikle dairesel (sirküler) kas tabakası rectum'un alt kısımlarında daha da kalınlaşarak kuvvetli sirküler bir kas bölümü oluşturur.
Buna musculus sphincter ani internus adı verilir. Düz kas liflerinden oluşmuş bu kas yapı, irade dışı çalışır. Anüsü kapatan kaslardan birisidir.
KARACİĞER (Hepar)
İnsan vücudunun en büyük bezi olarak kabul edilir. Karın boşluğunun sağ üst ve orta bölümünü doldurur. Diaphragmanın hemen altındadır ve bu bölme ile sıkı bir komş;uluğu vardır. Ağırlığı yaklaşık 1500 gr kadardır. Diaphragma ile komşu olan yüzü konveks bir yapı gösterir ve facies diaphragmatica adını alır. Konkav durum gösteren alt yüz önemli karın organları ile komşuluktadır. Bu yüze facies visceralis denir. Önemli organların izlerini de burada görmek mümkündür.
Karaciğeri örten periton yaprağı, bazı yerler dışında; organın büyük kısmını sardıktan sonra orak şeklinde, oldukça kuvvetli bir bağ meydana getirir. Buna ligamentum falciforme adı verilir. Bu yapı karaciğeri, lobus dexter ve lobus sinister olmak üzere iki büyük loba ayırır. Karaciğerin konkav alt yüzü ise, derin bir oluk ile ikiye ayrılmış durumdadır. Bu derin oluk fissura sagittalis (sinistra) adını alır. Soldaki bu oluğa paralel olmak üzere sağda ise, karaciğerin alt yüzündeki organların oturdukları çukur bölümler birbirlerini tamamlar şekilde görülür. Burada önde safra kesesi, arka ise vena cava inferior bulunur. Karaciğer loblarının visseral yüzünde böbrek, böbreküstü bezi, barsak, mide gibi organların izlerini de açıkca görmek mümkündür.
Karaciğerin alt (visseral) yüzünde enine derin bir yarık görülür. Bu açıklık karaciğer kapısı (porta hepatis) adı ile isimlendirilir. Buradan karaciğere önemli oluşumlar girer ve çıkarlar.
Bu yapılar şunlardır.
■ Vena portae
■ Arteria hepatica
■ Ductus hepaticus
■ Sinirler
■ Limfa damarları
Yukarıda verilen oluşumların yanısıra karaciğerin alt yüzünde safra kesesi ve vena cava inferior'de kendilerine ait çukurluklarda bulunurlar.
Karaciğerin fonksiyonu ile safra yapılır. Buradan, kendine ait bir takım yolları takip ederek, safra karaciğerden dışarıya çıkar. Sağ ve sol karaciğer loblarından gelen oldukça büyük safra yolları (ductus hepaticus dexter ve sinister) karaciğer kapısında birleşirler.
Böylece daha büyük safra kanalı (ductus hepaticus communis) meydana gelir.
Karaciğere kan iki önemli yol üzerinden gelir. Bunlardan;
Arteria hepatica: Oksijenden zengin kanı, büyük dolaşımdan karaciğere iletir.
Vena portae : Özellikle barsak duvarından gelen ve gıda maddelerinin emilimi ile zenginleştirilmiş kanı karaciğere iletir.
Karaciğerin venleri ise (Vv. hepaticae), organı arka taraftan terkederek, doğrudan vena cava inferior'e açılırlar.
Safra kesesi (Vesica fellea)
Armut şeklinde bir organdır. Karaciğerin alt yüzünde ve kendisine ait bir çukurlukta bulunur. Boyu yaklaşık 8-10 cm ve hacmi de 150 cm3 dür. İç yüzünü döşeyen mukoza örtüsü, değişik yönlerde uzanan plikalar yapar. Duvar yapısı içinde yer bulan kas lifleri ise düz kas yapısındadır. Fakat oldukça zayıf bir kas sistemi oluşturmuşlardır. İçte longitudinal, dışta ise birbirlerini çaprazlayarak uzanan bir durum gösterirler. Bu kas liflerinin çalışmaları ile kese içindeki safra barsağa (duodenum) akıtılır. Fakat safranın akıtılmasında daha başka etkenler de rol oynar (Oddi sphincteri gibi).
Karaciğer tarafından yapılan safrayı dışarıya ileten safra yolları, porta hepatis'de birleşerek ductus hepaticus communis adı verilen kanalı meydana getirirler. Bu kanal, aşağıya ve biraz da sola doğru devam ederken; safra kesesinden gelen, daha ince diğer bir safra kanalı ile (ductus cysticus) birleşir. Böylece daha da kalınlaşan safra kanalı ductus choledochus adını alır. Ductus choledochus en büyük safra kanalıdır. Yaklaşık 4 mm kadar çapında ve 10 cm kadar uzunluktadır. Duodenum ve pankreas başının arka yüzleri ile sıkı bir komşuluk içinde aşağıya doğru uzanan bu büyük safra kanalı duodenum'un ikinci bölümüne açılarak sonlanır. Bazen dustus cholodechus, pankreasın kanalı ile birleşerek, tek bir kanal halinde de barsağa açılabilir.
Safra kanalının duvar yapısı içinde bulunan sirküler kas lifleri, kanalın sonlarına doğru daha fazla yoğunlaşırlar. Yoğunlaşan sirküler lifler, kanalın barsak boşluğuna açılma deliğinin etrafında çok kuvvetli dairesel bir kas tabakası oluştururlar. Fonksiyonel özelliği olan bu yapıya "Oddi sphincteri" adı verilir. Safranın barsak boşluğuna akıtılmasında bu sifinkterin kasılmaları önemli rol oynar.
Safra kesesi ve yolları klinik rahatsızlıkları bakımından önemli yer tutar. Ayrıca, safra yolları ve pankreas kanalının çok yakın komşuluğu dolayısı ile karaciğer hastalıklarının çokyanlı ortaya çıkışı da unutulmamaldır.
PANKREAS
Pankreas çift fonksiyonlu bir bezdir. Biryandan sindirim sistemi ile ilgili bir organ olarak fonksiyon görür. Öteyandan iç salgı yapan bir bez olarak görülür. Karın arka duvarına tutunmuştur. Orta çizgiyi sağdan sola doğru çaprazlayarak uzanır. Daha genişçe olan baş kısmı sağ yanda duodenum'un kavisi içinde yer almıştır. Sola ve yukarıya doğru uzanan kuyruk bölümü ise bazen dalak ile çok yakından komşuluk yapar. Böylece pankreas'ın gövdesi (corpus) omurganın önünde ve yaklaşık birinci ve ikinci lumbal vertebralar hizasında bulunur.
Pankreas'ın kuyruğundan başlayan boşaltıcı kanalı, yan uzantıları da alarak, soldan sağa doğru, organın uzunluğu boyunca devam eder. Bu kanala ductus pancreaticus adı verilir.
Bazen müstakil olmakla beraber, genellikle safra yollarının son bölümü olan ductus choledochus ile birleşerek, beraberce duodenum'a açılır. Pankreas'ın yapısı içinde bulunan değişik hücre tipleri, kan şekeri üzerine etki yapan önemli hormonları yaparlar (Insülin ve Glukagon hormonları).
KARIN BOŞLUĞU (ABDOMEN) VE PERİTON
Karın boşluğu (abdomen) büyük kısmı kas yapıdan oluşmuş, vücudun bir bölümüdür. Ön ve yanlardan önemli ve kuvvetli kaslar ile çevrilmiştir. Bu boşluğu göğüs boşluğundan, diaphragma ayırır. Aşağıda ise pelvis ile devam eder. Tarif edilen bu boşluk içinde; birbirleri ile önemli topoğrafik ilişkide bulunan karın organları yer alır. Karın duvarı iç yüzden ince bir örtü (periton) ile döşenmiştir. Bu örtü, bazı yerleden karın boşluğu içinde bulunan organların üzerine de atlar. Organların bazılarını tamamen kuşatır.
Bu organlara periton içi oluşumlar denir. Fakat bazen de periton örtüsü ya organı sadece bir bölümü ile örter, veya hiç örtmeden (sarmadan) devam eder. Normal olarak bu seröz örtü içinde ve karın boşluğunda az miktarda seröz sıvı bulunur. Böylece, birbirleri ile bazen çok sıkı komşuluk durumunda bulunan organların, lüzumlu hareketleri kolaylaştırılır. Bazı hastalık durumlarında karın boşluğu içinde, litreler ile belirtilebilecek kadar fazla sıvı toplandığı da görülür.Karın duvarlarının iç yüzeyini ve yer yer de bazı organları döşeyen peritonun klinik bakımdan çok önemli bir özelliği vardır. Karın içi hastalık etkenlerinin tesiri ile, periton örtüsü ilgili bölgede birbiri üzerine yapışarak bu etkenlerin sınırlı kalmasını sağlar. Ancak, peritonun genel iltihabi bir durumu (diffus peritonitis) söz konusu ise, çok kuvvetli bir hastalık tablosu ortaya çıkar.
UROGENİTAL SİSTEM (Systema urogenitale)
Fizyolojik bakımdan değişik fonksiyon gören iki ayrı sistem, çok defa "Urogenital Sistem"başlığı altında beraberce ele alınır ve incelenir. İdrarı meydana getiren ve bu idrar ile birlikte artık ve zararlı maddelerin dışarıya atılmasını sağlayan organların tümü "Organa urinaria"adı verilen bölümü oluştururlar. Üreme ile ilgili organların oluşturdukları diğer bölüm ise "Organa genitalia" adını alır. Erkeklerde dış genital organlar bölümünde, idrar ve üreme yolları birleşirler. Ancak kadınlarda böyle bir birleşme yoktur. Burada daha kolay anlaşılabilmesi için sistemler ayrı ayrı ele alınmış ve her sistemin başlığı altında o sistemi oluşturan organlar incelenmiştir.
BOŞALTIM ORGANLARI (Organa urinaria)
Bu sistemi meydana getiren organlarda idrar yapılır ve idrar ile birlikte diğer artık ve zararlı maddeler dışarıya atılır. Birbirlerini tamamlayıcı fonksiyonel elemanlar olarak şu organlar görülür :
■ Böbrek = Ren
■ İdrar yolu = Ureter
■ İdrar kesesi = Vesıca urinaria
■ İdrar kanalı = Urethra
Böbrek (Ren)
Vücutta bulunan çift organlardandır. Büyük bir fasulye şeklindedir. Karnın arka ve yan duvarlarında yer alır. Sağlam yapılı bir kapsül ile kuşatılmıştır. Buna capsula fibrosa adı verilir.Sol böbrek sağa göre biraz daha yukarıdadır. Çeşitli vasıtalar ile karın duvarına asılmışlardır. Bazı durumlarda bir miktar hareket edebilirler ve yer değiştirebilirler. Ancak, bazen böbreklerin durumlarını sabit kılan etkenler ortadan kalktığında, böbrekler aşağıya kayarlar. Bu duruma ren mobil adı verilir. Böbrek hareketine bağlı olarak, bir yandan ilgili damarlar, öteyandan da idrar nakleden yolların daralması veya bükülmesi ortaya çıkabilir. Böylece değişik böbrek hastalıkları da söz konusu olur.
Böbreklerin iç kenarlarında (medial kenar) derin bir çukur bulunur. Hilum renale adı verilen bu kısımdan, damarlar, sinirler ve idrar yolları böbreklere girer ve çıkarlar. Bu yapılar arasında aynı zamanda limfa damarları da yer alır. Topoğrafik olarak düşünülür ise, idrar yolları hilum renale'de diğer oluşumların arkasında yer alır. Uzunlamasına yapılan ve ikiye kesilerek ayrılan bir böbrekte, iki ayrı tabaka açık olarak görülür. Daha ince olan dış tabaka cortex renis adını alır. Böbreğin büyük kısmını oluşturan iç tabaka ise medulla renis adı ile tarif edilir. Böbrek korteksinden başlayıp, medulla renis içinde böbrek hilusuna doğru ilerleyen oluşumlara columnae renales denir. Böbreklerde hilum renalis'de, küçük piramid şeklindeki çıkıntılar papillae renales adını alırlar. Kişilere göre sayıları değişik olmakla beraber, bunlar herbir böbrekte 8-10 adet civarında bulunurlar. Tepelerindeki 15-20 adet küçük deliklere foramina papillaria adı verilir.
Böbreğin fonksiyonel birimi nefrondur. Bu yapılar böbreklerin idrar yapan morfolojik birimleridir. Her böbrekte yaklaşık olarak bir milyon civarında nefron bulunur. Pekçok nefron ortak açılma kanalları ile, böbrek papillaları üzerinde görülen deliklere irtibat kurarlar. Böylece, yapılan idrar, idrar yollarının başlangıç yeri olan calices renalis'te toplanır.
Böbrek Üstü Bezi (Glandula suprarenalis)
Böbrek üstü bezi endokrin organlara aittir. Fakat böbrek ile çok yakın ilişkisinden dolayı, bu bez hakkında burada bilgi verilmesi yerinde olacaktır. Bir kapşon gibi böbreklerin üst uçlarına oturmuş olarak bulunurlar. Soldaki yarım ay şeklinde, sağdaki ise üç köşeli durumdadır. Böbrekleri örten en dış örtü (fasya) bezleri de sarar.
Bu örtü böbrek üstü bezlerine oldukça sıkı yapışmış durumdadır. Bunun için böbreklerin yer değiştirme durumlarında, böbrek üstü bezleri yerlerini korurlar. İç yapıları ile böbreklerin durumuna benzerler. Hayat için çok önemli oluşumlardır. Otonom sinir sisteminin simpatik bölümü üzerine uyarıcı etki yapan adrenalin burada üretilir. Böbrek üstü bezinin hormonları karbonhidrat metabolizması, elektrolit metabolizması, cinsiyetin gelişmesi ve farklılaşması üzerine önemli etkiler yaparlar.
İdrar Yolu (Ureter)
İdrar Kesesi (Vesica urinaria = mesane)
İdrar Kanalı (Urethra)
GENİTAL ORGANLAR (Organa genitalia)
Genital sistemi meydana getiren organlar, erkek ve kadında iç ve dış genital organlar olmak
üzere ikiye ayrılırlar.
Erkek Genital Organları = Organa genitalia masculina
Penis ve Scrotum erkekte dış genital organları yaparlar. Testisler, Epididymis, Ductus defe-
rens, Vesicula seminalis ve Prostata ise iç genital organları oluştururlar.
Kadın Genital Organları (Organa genitalia feminina)
Kadın genital organları da erkeklerde olduğu gibi, iç ve dış genital organlar olmak üzere ayrılır. Kadında iç genital organların önemli bölümü, üreme hücrelerinin yapımı ve yaşamaları için faaliyet gösteren oluşumlardır. Kadında dış ve iç genital organları şu başlıklar altında incelenebilir.
■ Kadın dış genital organları Labium majus pudendi
Labium minus pudendi Clitoris Bartholini bezleri
Vestibulum vaginae
■ Kadın iç genital organları Ovarium
Tuba uterina Uterus
Vagina
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder